Renkli Yaşantımıza Darbe Vuracak 8 Distopik Film

Çoğumuz bazı anlarda, hayatın sadece bize yönelik bir simülasyon olup olmadığını düşünmüşüzdür. The Truman Show filmi de bizlere buna benzer bir örnek sunarak, hayatı kurgudan ibaret olan bir adamın gerçekliği sorgulayarak bu kurgudan kurtulmasını anlatıyor. Hepimize gerçekliği yeniden sorgulatan film aile ortamında keyifle izleyebileceğiniz bir yapım.

The Matrix, çekildiği zaman baz alındığında öncü olarak kabul gören, alışılmışın dışında dövüş sahneleriyle de aksiyon filmlerine yepyeni bir boyut kazandırmış olan Matrix serisi, ilk filmiyle bizleri büyülemişti. Devam filmlerinde ise ilk filmlerinde seyirciye verdiği kurmaca dünya hissini, gittikçe kısıtlanan bir hikayeye hapsetmiş olsalar da en iyi distopik filmlerden biri olduğu bir gerçektir.

Zamanının ötesinde bir film olan ve bilimkurgu türünün usta ismi, Ridley Scott'ın elinden çıkan film, teknolojinin nimetlerinden bahsederken aynı zamanda onun lanetli halini bizlere sunuyor. Filmin konusu; Tehlikeli birtakım operasyonlarda adeta bir köleymişçesine zorla çalıştırılan replikaların dünyaya herhangi bir şekilde ayak basmaları kesinlikle yasaktır. Şayet dünyaya gelirlerse Blade Runner adlı polisler onları katledecektir. Harrison Ford’un canlandırdığı Deckard, zamanında blade runner olarak  görev almış ve emekliye ayrılmıştır. Uzaydaki bir koloniden kaçarak köle gibi yaşama isyan eden ve kaçarak dünyaya gelen bir grup replikanın yakalanıp yok edilmesi için tekrar göreve çağrılır.  “İnsan mı android mi?” ikilemiyle bizlere keyif dolu dakikalar sunan bu filmi defalarca kez izleyeceğinize eminim.

Big brother is watching you, George Orwell'ın meşhur romanından beyaz perdeye aktarıldı. Kişisel mahremiyetin kalmadığı, totaliter rejimin her şeyi görüp duyduğu, tarihin yeniden yazıldığı, kelimelerin anlamlarını dahi değiştirildiği acımasız bir dünyada geçen hikaye, bu acımasız rejimi yıkmaya yeminli Winston Smith isimli vatandaşın öyküsünü bizlere anlatıyor. Film benzersiz diyaloglarıyla da akıllarımızda yer edinmiştir.

Anthony Burgess’in aynı isimli kitabından uyarlanmış olan film, Stanley Kubrick sinemasıyla buluşunca, distopya filmlerinin vazgeçilmezleri arasında kendine sağlam bir yer bulmuştur. Filmdeki şiddet sahneleri rahatsız edici olarak görülse de bir yerden sonra bunu alışılmışın dışı bir şekilde seyirciye kabul ettiriyor. Rahatsız edici sahneler birden bire ilgi çekici bir hale geliyor. Distopik bilim kurgu filmleri konulu yazımıza farklı türde filmleri de dahil ettik!

Film, görevi "kitapları yakmak" olan bir itfaiyecinin görevini sorgulayıp, var olan rejimi yıkmaya çalışmasını ele alıyor. Ray Bradbury'nin aynı isimli kitabıyla uyarlanan film baskıcı bir geleceğin zorluklarını bizlere sert bir dille anlatıyor.

Modern dünyanın, her şey yolunda imajında aşk denilen olgunun gerçek olmadığını savunan ve bu duruma baş kaldırıp olaylara başka pencerelerden bakan iki aşık. Robotlaşmış bunca insanın arasında duygusallık da zayıflık olarak görüldüğü bir film olması bir yana, post-apokaliptik haliyle ve benzeri nadir görülen bir bilimkurgu olması özelliğiyle çizginin dışında bir filmdir. Yeni distopik filmler dikkat çekse de eskiler bambaşkadır! Distopik bilim kurgu filmleri konulu yazımıza tüm hızıyla devam ediyoruz...

Klasikleşmiş zengin oğlan fakir kız aşkı hikayesiyle mesajını bizlere veren bu film, dönemin ilk distopik filmi olarak görülüp emsal teşkil etmiştir. İçinde ağır kapitalizm eleştiri barındıran film, Alman sinemasının baş yapıtları arasında yerini almıştır.